Görülmedik Kısmet – 3
Görülmedik Kısmet – 3
Ceydanur’u almaya giderken niyetim kahvaltıyı Moda’da yapmak idi, fakat daha sakin olacağını düşündüğüm için, Salacak Sahile inmek daha iyi olur düşüncesiyle rotamı, Acıbadem’e çok da uzak olmayan Salacak’a çevirdim. Kız Kulesi manzaralı arada sırada gitmiş olduğum, insanların rahatça hareket edebildiği bir kafede bulunmak, bana daha konforlu ve rahat gelmişti.
Ceydanur, arabaya ilk bindiğinde diz üstü eteği birazcık daha sıyrılmış ve kasıklarının bir karış aşağısına kadar açılmıştı. Altındaki desenli külotlu çorabı beni tahrik etmeye yetiyordu. Ki, o da hiç istifini bozmadı. Nasılsın? İyi misin? Muhabbetinin ardından, ona yolculuğunun nasıl geçtiğini, Cuma günü neler yaptığını sordum. İstanbul’u özlemişim cevabını almak, kafamda oluşturmuş olduğum planlamaya çok uygundu. Niyetim O’na İstanbul’un birçok bölgesini tekrardan gezdirmek ve kafasının dağılmasına yardımcı olmaktı.
Cıvıl cıvıl bir kadındı ama gözlerinin ardındaki yorgunluğu da, ancak o gözlere bakmasını bilen anlayabilirdi. Hepimiz hayatımızın birçok noktasında diplere vurmuş ve bin bir türlü zorlukla o dipten aydınlığa çıkmışızdır. Genelde de sorunların biri bitmeden diğerinin başlıyor oluşu, bizi tarumar etmiştir. Ailevi sıkıntılar, eş sorunsalları, ekonomik problemler derken; sorumluluğumuz altında olan insanlara bakma durumları, bizi hayata bağlayan yegâne sebeplerdir.
Salacak’a ulaşmış, arabayı da park etmiştik. Oturmadan önce biraz hava almaya ne dersin? Sorusuna, olur cevabı aldıktan sonra; sahilde ufak bir yürüyüşe çıkmıştık. İstanbul o gün gerçekten güzeldi. Hava serindi, kış Güneş’i yüzümüzü güldürüyordu ama bizi de üzmüyordu. Ceydanur hafiften titrer gibi olduğunda, üşüdün mü? İstersen montumu verebilirim dediğim de, birazcık üşüdüm ama sorun değil, yürüdükçe ısınırım demişti. O esnada omzundan tutup kendime doğru çekerek omzunu sıvazladım. Benim yüzümden hasta olmanı istemem, bu yüzden seni sıcak tutmalıyım dedim. Yüzünde samimi bir tebessüm belirmişti. Gülerken çok daha tatlı oluyordu. Gerçekten çok nazik ve kibar olduğumu, duygularımı yoğun yaşadığımı söylemeyi de ihmal etmedi.
Ki zaten öyleydi. Duygusal bir adamdım. Hayatı derinlemesine yaşardım. Karşıma çıkan insanlara, insan gibi muamele ederdim. Her noktada empati yapmaya, sakin kalmaya çalışırdım. Olumsuzlukları kendime dert etmek yerine onu nasıl güzelleştirebileceğimi düşünürdüm. Hayatın yoğun, yorucu ve yıpratıcı bir arena olduğunu; önemli olan insanların birbirini dinlemesi ve akabinde de anlaması gerektiğini, her şeyden öte, yormaması gerektiğini savunurdum. Fiziksel yorgunluklar bir yana, kalben ve ruhen yorgunluklar kısa sürede vücuttan atılamıyordu çünkü.
Kafeye geçmiş, keyifle kahvaltımızı yapmış, çaylarımızı yudumluyorduk. Karşı karşıya oturmaktan sıkılmış olacak ki, yanına gelebilir miyim? Dedi. Bende ona, elbette cevabını verdim. Oturduğum yerden kalktım, köşeye onu aldım ve bende yan tarafına oturdum. İçten gelen bir sesle, teşekkür ederim dedi. Şaşırmıştım! Bu kadınla tanıştığımdan beri şaşırmalara doymamıştım. Heyecan ve şaşkınlıklar hiç eksik olmadı. Gerçekten dedi! Teşekkür ederim! Elimden tuttu, sıcaklığını hissettim. Ve o sıcacık dudaklarını, yanağımla dudağımın birleşim noktasında hissettim. Kalbim küt küt atmaya, vücudum titremeye başladı. Heyecanımı bastıramıyordum. İyi ki tanıdım seni! Dedi. Evine temizliğe gelemedim ama sana geldim. Seni buldum! İyi ki aradım seni! Dudaklarındaki tebessümü hiç çıkarmadan yüzüme baktı ve titriyorsun dedi.
Evet, heyecanlandım çünkü. Az önce dedim! Sus dercesine gözlerini kapadı. Utanmıştı..
Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32